Genelde, böyle özel ve değerli günlerde özel köşe yazıları kaleme alır ve yayınlarım…
Yıllardır da böyle olmuştur…
Fakat çok ender de olsa bazen, içimizden birilerinin o güne özel çok değerli ve anlamlı bir şekilde duygularını dile getirdiği yazıları alıntı yaparak sizlere ulaştırmak için de aracı olmayı, hem de keyifle ve gururla aracı olmayı iş edinirim…
Sabahleyin sosyal medyaya göz gezdirirken, benim de etiketlendiğim bir yazı dikkatimi çekti…
Pamukkale Üniversitesi’nin Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Selçuk Burak Haşıloğlu’nun kaleme aldığı bu yazı…

Bu kentin sanatını, kültürünü, doğasını, doğal yaşamını, havasını koruyan…
Haksızlıklar karşısında direnen, kul ve kamu hakkını korumak için her türlü baskıya karşı mücadele eden insanlarını sahipsiz bırakan ruh haline minik de olsa bir çimdik atmış…
Ve yazının sonunu Cumhuriyetin önemine dikkat çekerek, ülkenin bu hale gelmesindeki başrol oyuncularınının karekteristik özelliklerini, tam da bu yangın felaketinin ardından teşhir ederek son noktayı koymuş…
Asıl siz iyi ki varsınız sevgili hocam…
İŞTE O YAZI…
101 YIL ÖNCE…
Malüm kişilerin rutin sözleri: Siz de çok çabuk sinirlenip moralinizi bozuluyorsunuz. Hem zaten Denizli yazın sıcaklarda kavrulmuyor mu? Bunu da öyle bir şeymiş gibi düşünün, zaten bir kereden bir şey olmaz.
– O vurdumduymazlığınızda boğulun!
Tamam.. Denizli Ormanı “Koruyamayan” Bölge Müdürlüğü binasının yanı başındaki helikopter ilk dumanları gördüğünde ayaklarını yerden kesememiş olabilir. Ne var ki yani? Tüm koordinasyonsuzluklar yüzünden geçen 5 günde altı üstü Serververgazi’nin, Gerzele’nin, Şirinköy’ün Tavas’ın dağları yandı. Denizli yandı içimiz yandı.
– O beceriksizliğiniz kül olsun!
Denizli Düşünce Kulübü vb çok sayıda sosyal medya toplulukları feryat ediyor. Seval Uysal olup bitenleri yakından takip edip ilgililere ulaştırıyor. Ancak hala ulusal basında sesimizi tam anlamıyla duyuran yok. Onlara en güzel cevap Bülent Öztürk’ten geldi:
– Sizin gazeteciliğinizin ta içine…

Bir muhtar “bu bir seferberliktir..” diyebilir. Bunu duyan vatandaş eline kazma kürek alarak yollara koyulabilir. Hatta dağları tanımayan ama yardım etme içgüdüsü ile çıktığı yollardan dönemeyip oracıkta mahsur kalan 16 vatandaş da olabilir. Sonuçta DAK-Dağ Arama Kurtarma Derneği var, Ahmet Canbazoğlu var; gece 2’lerde yardıma koşarlar. Geceleri helikopter uçamadığı için gündüz sönen soğutulan alan yeniden yangına dönüşebilir. Ne olacak ki? Pakdos Denizli üyeleri söndürmek için tüm imkanlarını ertesi gün yeniden seferber eder. Ya da en kötü Dağ Arama Kurtarma Genel Merkezi, Pakdos Denizli, Nefes Aktivite Denizli vs sivil toplumlar veya diğer isimsiz kahramanlar gece de söndürme faaliyetlerine devam eder. Bazı yerlerde yol olsa da olmasa da araçların gelmesine gerek yok. Tüm gönüllüler tüm imkansızlıklarını kullanabilirler, hiç sorun değil. Pakdos başkanı Ali Fuat Avcı ateşe müdehale için sadece kürekle değil ayaklarını da kullansın. Botlarının tabanı erisin, yenisini alır. Fadime Yıldırım öğretmen yerde bulduğu bir ağaç parçasıyla ateşi kuru otlardan uzaklaştırabilir. Ertesi gün gireceği dersi de dert etmesin hem. Turgay Canbulat asırlık bir ağacın gövdesindeki ateş topunu yangın söndürme tüpü veya su olmaksızın söndürmenin bir yolunu bulsun. O kadar eğitim almış, bu problemi çözmek onun için çocuk oyuncağı.
– İyi ki sizler varsınız. Sayenizde 101 yıl önce neler olup bittiğini daha iyi anlayabiliyoruz. Dedelerimiz o zamanlar bir tarafta beyinsiz, beceriksiz, liyakatsiz ve cahiller diğer tarafta da düşman olmasına rağmen hepsiyle topyekün mücadele ederek, millet olarak hepsini savuşturdu. Sizler de şu an aynısını yapıyorsunuz.
Yaşasın Cumhuriyet…
Müthiş bir yazı olmuş. Hem hocamızın hemde sizin yüreğinize sağlık.