• Güncelleme: 17:21:37 - 2 Haziran 2021
  • Yayınlama: 17:21:37 - 2 Haziran 2021

Öncelikle, biz gazetecilerin öncelikli görevinin ‘ayar vermek’ değil, ‘kamu çıkarı’ adına uyarmak olduğunu anımsatarak, yazıma başlamak isterim…

Hele hele ben, “ayar vermeyi’ hem mesleki hem de insani açıdan ‘hadsizlik’ olarak görmüş, 40 yıllık meslek hayatımda hiçbir zaman ne yaptığım haberler ne de yazdığım köşe yazıları için, böyle bir ‘terbiyesizlik’ düşüncesiyle, klavyemin başına asla geçmemişimdir…

Bu önemli detayın ‘altını çizerek’ derdimi anlatmaya çalışacağım…

Son günlerde, Pamukkale Üniversitesi’ndeki atamalarla ilgili yoğun şikayetler almaya başladım…

İlk anlarda şikayetler, ‘birkaç örnekle’ kaldığı için önemsemedim ve Sayın Rektör’ün ‘istisnai tasarruf hakkını’ kullanmak istediğini düşündüm…

Ama atamalara dair şikayetlerin, koca bir üniversiteyi rahatsız edecek boyutlara ulaştığını ve üniversitenin geleceğini sıkıntıya sokabileceği ihtimalini görünce de, yazımın başında da belirttiğim gibi ‘kamu çıkarı’ adına yanlışlara karşı duran bir gazeteci olarak, ‘uyarma sorumluluğumu’ devreye sokmaya karar verdim…

Nasıl rahatsız olunmasın ki?

Üniversitenin hafızasını oluşturan 657 sayılı kanuna tabi ne kadar üst düzey (küçük bir kısmı hariç) genel sekreter ile daire başkanları, fakülte, yüksekokul ve enstitü sekreterleri varsa, hepsini adeta ‘koordinatör’ adı altında kızağa çekilmiş, ‘merkez valileri’ misali odalarında oturtulmaya başlanmış, yerlerine de işleri bilim üretmek olan ve üniversitenin eğitim kalitesini arttırmaktan sorumlu akademisyenleri atanmış…

‘Koordinatör’ adı altında kızağa çekilenler içerisinde Gen Sekreter Yrd. Adnan Caner, Gen Sekreter Yrd. Zeyno Eski, mahkeme kararıyla görevine dönüş yapan Öğrenci İşleri Daire Başkanı Önder Kompas, SKS Daire Başkanı Sinan Baş, İdari Mali İşler Daire Başkanı Ahmet Özkan, Strateji Daire BaşkanıErdoğan Turgut, Yapı İşleri Daire Başkanı Ali Murat Filiz, Kütüphane Daire Başkanı Mehmet Fatih Demir, Bilgi İşlem Daire Başkanı Yalçın Şenay gibi üniversitenin tarihiyle bir olan ve üniversitenin idari olarak sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi için, önemli bir hafıza ve tecrübeye sahip isimler var…

Diyeceğim şu ki Sayın Prof. Dr. Ahmet Kutluhan, siz üniversitenin 4 yıl süreyle atanan ve profesör kadrosuna haiz 2914 sayılı personel kanuna tabi bir rektörsünüz.

Elbette ki kendi kadrolarınızı kurma ve akademik kadroya haiz öğretim üyelerinden yardımcılarınızı, dekanlarınızı, müdürlerinizi süreli olarak seçmeye, dekanları YÖK Başkanlığına, diğerlerini de doğrudan atayarak, birlikte çalışma tasarrufuna sahipsiniz…

Ama, biliyoruz ki 657 sayılı kanuna tabi genel sekreter ile daire başkanları, fakülte, yüksekokul ve enstitü sekreterleri, rektörlerin süreli atamalarına bağlı kalmaksızın, kanunla tanımlanmış görevlerini ifa ederler. Bunların görev sorumlulukları da rektörün gözetim ve denetiminde devam eder.

Buradan baktığımızda üniversitelerin yönetimsel, teknik ve hukuki altyapısını çok iyi bilen daire başkanlarını ‘koordinatör’ adı altında odalara tıkarak bu görevlere akademik kadroları oturtmak demek, sayıları binin üzerinde olan 657 Sayılı Kanun’a tabi memurların çalışma motivasyonunu bozmak, kurumsal aidiyet duygularına hasar vermek ve ‘bana göre’ o üniversitenin ‘kapısına kilit vurmak’ demektir…

Diğer önemli bir detayda, üniversitelerin var oluş nedeni olan ve akademik başarının ‘olmazsa olmazı’ olarak bilinen ‘öğretim üyelerinin’ öğrencilerine zaman ayırması, akademik çalışmalar yaparak başarı oranını artırmak için harcaması gereken emeği ve vermesi gereken mesaiyi, idari işlere harcaması anlamına gelmektedir ki, bu da PAÜ’nün rektörü olarak önce sizin ‘harakiri’ yapmanız, sonra da üniversitenin geleceğini ‘dinamitlemeniz’ anlamına gelmektedir.

Ne demek istediğimi ‘çok basitmiş gibi görünen’ ama 50 bini aşkın öğrenciyle yüz yüze eğitim başladığında, nasıl bir felakete dönüşeceğinin bir örneğini, sizin idari kadrolara atadığınız akademisyenlerin, bir öğrencinin bile derdini ‘çözmekten aciz’ halini, öğrencinizin Whatsapp’tan bana attığı mesajdan çok daha iyi anlayacağınıza inanıyorum…

İşte o mesaj…

“Merhaba Bülent Bey. Ben PAÜ FEF Sanat Tarihi bölümü öğrencisiyim. STA204 kodlu İslam Sanatı-2 dersinin değerlendirme sonucuna 17.05.2021’de itiraz ettim. Fakat yönetmeliğe aykırı bir şekilde başka birisinin incelemesi gerekirken dersin asıl sorumlusu incelemiştir. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ ÖNLİSANS, LİSANS EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ’nin 31.Maddesinin 1.fıkrasında “İlgili bölüm başkanı tarafından görevlendirilen dersin sorumlu öğretim elemanı dışındaki bir öğretim üyesi/görevlisi sınav kağıtlarını maddi hata yönünden değerlendirir.” ifadesi açıkça belirtilmesine rağmen yönetmeliğe uyulmamıştır.

17 Mayıs’ta gönderdiğim itiraz dilekçesi yönetmeliğe uygun olarak işleme alınmadı. 10 iş günü olmuş. Beni en çok kızdıran şey şu olmuştur. Beni adam yerine koyup cevap vermemeleri. 27 Mayıs’ta attığım maili sekreterin görmemesi imkansız. 31 Mayıs’ta bir daha mail attım. Ama eminim ki maili gördü. Görmemesi imkansız. 27 Mayıs Perşembe 20:00’da göndermişim maili. Cuma günü mesai başladığında bölüm sekreteri maillerine hiç mi bakmadı? Bilgi alma hakkımın görmezden gelindiğini düşünüyorum Bülent Bey.”

Daha ne diyeyim canım efendim(!)

Harakiri: Japon toplumunda kabahat işleyen, başarısızlık sonucu kamuyu zarara uğratan kişilerin duydukları üzüntü sonucu, kılıçla intihar etme şekli…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir